15 Ocak 2020 Çarşamba

Hindi (Turkey) Meleagris gallopavo

Hindinin latince adı Meleagris gallopavo’dur. Meleagris kelimesi Latincede “Afrika tavuğu” anlamına gelmektedir. Gallopav ise yine Latincede horoz anlamına gelen “gallus” ve tavus kuşu anlamına gelen “pavo” kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır (DEFRA 2007). 

Hindi daha çok tavukla ilişkilendirilse de sülün ve keklik ile daha yakın akrabadır (Hall 1996; Anonim 2004)

Hindi, Amerika kıtasına ait bir hayvandır. Diyet yelpazeleri oldukça geniştir. Her çeşit bitkiler, meyveler, tohumlar, kabuklu yemişler, çimler, dutsu bitkiler, soğanlı bitkiler, böcekler, salyangozlar ve yılanlar hindilerin tükettikleri yemlerdir. Üreme davranışları mevsimsellik gösterir. Üreme davranışlarının oluşması için en az 12 saat gün ışığı gereklidir (NRC 1991; Anonim 2004). 

Hindiler günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce evcilleştirilmiş olup Amerikan yerlileri tarafından MS 1000’li yıllara kadar avcılığı yapılmıştır (Hall 1996; Anonim 2004; Sipahi 2010). İngiltere’de ilk defa hindi yetiştiriciliği 1524’de, Almanya’da 1530’da, Fransa’da 1540 yılında başladığına yönelik bulgular bulunmuştur. Bu bulgular hindinin Yeni Dünya kâşiflerince Avrupa’ya getirildiği görüşünü kuvvetlendirmektedir. Avrupa’da hindi eti kısa sürede popüler hale gelmiş olup kraliyet mutfaklarında kendine saygın bir yer edinmiştir. Fransa Kralı IX. Charles’ın 1570 yılında düğün töreninde Avusturya Prensesi Elizabeth’e hediyelerinin arasında hindinin de bulunması o dönemde hindi etine verilen önemi göstermesi bakımından önemlidir. Yine aynı yıllarda hindi, İngiltere’de Noel menülerinin vazgeçilmez bir parçası olmaya başlamıştır (Raloff 2003; Sipahi 2010)

Artan nüfus ve modern hayatın getirdiği yeni tüketim alışkanlıkları, tüketicilerin bir takım yeni hayvansal ürünlere talepte bulunmasına yol açmaktadır. Bu ürünlerden biride hindi eti ve hindi etinden elde edilen ürünler oluşturmaktadır (Camcı ve Sarıca 1991). 

(KAYNAK : BATMAN İLİ EKSTANSİF KOŞULLARINDA YAPILAN HİNDİ YETİŞTİRİCİLİĞİNİN GENEL YAPISI . EKİNCİ Y. 2015 . BİNGÖL ÜNİVERSİTESİ)


14 Ocak 2020 Salı

Hindi Etinin Beslenmedeki Yeri ve Önemi

Zihinsel ve bedensel gelişim, ruh ve beden sağlığı açısından özellikle çocukluk ve ilk gençlik yıllarında olmak üzere bütün yaşam boyu insanların her gün belli oranda hayvansal proteini tüketmesi gerekmektedir. Erişkin ve sağlıklı 70 kg ağırlığında bir bireyin günde tüketmesi gereken protein miktarının yaklaşık 70 g civarında olduğu, tüketilen proteinin yaklaşık olarak da yarısının (35 g) hayvansal protein olması gerektiği belirtilmektedir (Anonim, 2014). Türkiye’de endişe verici olarak, kişi başına hayvansal protein tüketiminde, yıldan yıla bir azalma olduğu gözlemlenmektedir. Türkiye’de hayvansal protein tüketimi, dünya ortalamasının altında olup 20 g civarındadır. Geri kalmış ülkelerde ise kişi başına hayvansal protein tüketiminin 9 g kadar olduğu ifade edilmektedir (Sipahi, 2006).

Gerek insan ömrünün her geçen gün daha da uzaması, gerekse de ölümler içinde sağlıksız beslenmenin öneminin artması tüketicileri her geçen gün daha sağlıklı ürünler tüketmeye yöneltmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı sağlıklı beslenmeyle ilgili önerilerini tüketilen tahıl oranının azaltılması, sebze ve meyve tüketiminin artırılması, kalsiyumca zengin gıdaların tüketimi, yalın protein kaynaklarının tüketimi, fiziksel aktivite ve tüketilen gıda arasındaki dengenin ayarlanması başlıkları altında toplanmıştır. Hindi eti de yalın protein kaynaklarının tüketimi başlığı altında, yüksek ve kaliteli bir protein kaynağı olarak düşük kalori, toplam yağ, doymuş yağ ve kolesterol miktarı ile tüketilmesi önerilen gıda maddeleri arasında gösterilmiştir. Yine hindi eti tüketiminin şeker hastalığı, kalp hastalıkları ve bazı kanser türlerine karşı koruyucu etkileri bulunduğu, içerdiği iz elementlerin de immün sistemi güçlendirmede faydalı olduğu ifade edilmektedir. Sağlıklı yaşam için doktorlar tarafından fazla tüketilmesi sakıncalı görülen Sodyum (Na)’unda hindi etinde diğer etlere göre daha düşük oranda bulunduğu ifade edilmektedir (Sipahi, 2010).

Hindi eti B grubu vitaminlerden tiamin (B1), riboflavin (B2), niasin (B3) ve pridoksin (B6) bakımından iyi bir kaynaktır. İnsan beslenmesinde gereksinim duyulan çoklu doymamış yağ asitlerinden linoleik asit hindi etinde (2.6 mg/g yağ) tavuk etine göre (0.9 mg/g yağ) daha yüksek miktarda bulunmaktadır (Işeri ve Erol, 2009). Hindi etindeki % 20 civarındaki protein başta lizin olmak üzere alanin, serin, aspartik asit, metiyonin, glutamik asit ve tirozin amino asitlerini yüksek düzeyde içermektedir (Işeri ve Erol 2009). Pişmiş hindi etine ait besin madde bileşimleri Çizelge’de yer almaktadır.

Çizelge Yağları tıraşlanmış bir porsiyon (85 g) pişmiş hindi etindeki besin madde bileşimleri (Sipahi 2010). 


13 Ocak 2020 Pazartesi

Türkiye’de hindi eti üretimi ve tüketimi

Türkiye’de hindicilik, 1995’li yıllara kadar geleneksel olarak mera hindiciliği şeklinde yapılmıştır. Bu tip hindi genellikle yılbaşı hindisi olarak pazarlanmakta ve işleme açısından uygun olmamaktaydı. 1995 yılında özel sektöre ait ilk hindi eti entegre tesisinin Bolu’da açılmasından sonra yaygın hale gelen sanayi tipi hindicilik ise özel sektörün yabancı firmalardan yumurta ithali yoluyla kendi kümeslerinde veya sektörde fason üretim diye tabir edilen sözleşmeli yetiştiricilik sistemi ile yapılmakta ve piyasadaki yeri gün geçtikçe artmaktadır (Koyubenbe ve Konca, 2010; Keskin ve Demirbaş, 2012). 

Türkiye’de hindi eti üretimi genel olarak yıllık 30-35 bin ton arasındadır. Kuş gribinin görüldüğü 2006 yılında %60 oranında büyük bir düşüş yaşanarak 17 bin ton olarak gerçekleşmiştir (Gülaç, 2011).

Piyasaya sunulan mutfak tipi ürünlerin çeşitliliği, şarküteri ürünlerinin çoğaltılması ve hindi etinin sağlıklı olduğuna yönelik yapılan çalışmalar ile halkın hindi etini tanıması ve fiyat avantajının olması sebebiyle talep artmış ve talebi karşılayacak yatırımlar ile üretimin de artması sağlanmıştır (Yıldırım, 2004). Türkiye’deki hindi eti tüketimi tavuk eti tüketimiyle kıyaslanamayacak ölçüde düşük durumdadır. Kişi başına düşen hindi eti tüketimi 2001 yılında 0.59 kg/ yıl iken; 2005 yılında son 15 yıldaki en yüksek düzeyine ulaşarak 0.75 kg/ yıl’a yükselmiş; ancak 2013’te 0.49 kg/ yıl’a gerilemiştir (Çizelge). 



Türkiye'de kişi başına hindi eti tüketimi (2001-2013) (BESD-BİR,2014)
Yıllar Hindi Eti Tüketimi (kg/kişi) 
2001    0,59 
2002    0,36 
2003    0,50 
2004    0,67 
2005    0,75 
2006    0,65 
2007    0,46 
2008    0,47 
2009    0,38 
2010    0,44 
2011    0,40 
2012    0,55 
2013    0,49  

Türkiye’de hindi eti tüketiminin araştırıldığı bir çalışmada şu sonuçlara ulaşılmıştır (Tan ve Dellal, 2002).

  • Hindi eti tüketim miktarı gelir arttıkça artmaktadır. Tüketim en düşük gelirli grupta 9,58 kg, düşük gelirli grupta 10,62 kg, orta gelirli grupta 10,54 kg yüksek gelirli grupta 11,46 kg, en yüksek gelirli grupta ise 13,51 kg’dır. Düşük gelirli grup daha çok açık hindi etini tercih ederken, yüksek gelirli grup daha çok paketlenmiş hindi eti, tüketime hazır ürünler ve şarküteri ürünlerini tercih etmektedir.
  • Hindi eti tüketenlerin %23,84’ü kırmızı et, %11,78’i tavuk eti tüketmemekte, %5,21’i ise sadece hindi eti tüketmektedir. 
  • Tüketiciler hindi etini çoğunlukla ızgara şeklinde tüketmektedirler (%78,63). Tüketicilerin % 30,41’i hindi etini sulu yemek özellikle tas kebabı türü yemeklerde kullanmakta, %17,53’ü soğuk yemek, aperatif yemek yapmakta, %18,08’i piknikte tüketmekte, %1,64’ü diğer şekillerde kullanmaktadır. 
  • Hindi eti tüketenlere neden hindi etini tercih ettikleri sorulduğunda %66,85’i daha lezzetli olduğu ve çeşitlilik olması açısından tükettiklerini, %60,82’si düşük kolesterollü olması nedeniyle tercih ettiğini, %19,73’ü kırmızı ete oranla fiyatının daha uygun olduğunu ve %10,68’i ise deli dana hastalığından sonra kırmızı et tüketimini azalttığını, bu nedenle hindi eti tüketmeye başladığını belirtmiştir.  


KAYNAK : (Hindi külbastı pişirmede sous vide pişirme yönteminin optimizasyonu ve raf ömrünün belirlenmesi . Bıyıklı M. Bolu 2015)

Dünyada hindi eti üretimi ve tüketimi

Dünya kanatlı eti üretiminde piliç etinden sonra ikinci sırada hindi eti üretimi yer almaktadır ve pek çok ülkede hindi yetiştiriciliği önemli ekonomik değere sahip bir sektör haline gelmiştir. (Yıldırım, 2004). Hindi eti, yirmi yıl öncesine kadar tüm dünya ülkelerinde Şükran Günü ve yılbaşı gibi belli başlı tatillere yönelik üretimi yapılan bir ürün özelliği taşımaktaydı. Ancak günümüzde özellikle ABD’de hindi eti sektörü farklı ürün seçenekleri sunan, yıl boyu üretim yapan diğer hayvansal protein kaynaklarıyla yarışan, entegre bir endüstri halini almıştır (Sipahi, 2010). 


Hayvansal kökenli besin maddelerinin, beslenme açısından birçok üstün özelliğe sahip olduğu bilinmekte ve dengeli bir beslenmeden söz edebilmek için günlük protein ihtiyacının belirli bir bölümünün hayvansal kökenli besin maddelerinden sağlanması istenmektedir (Akman ark., 2006). Hindi eti, dünyada yaygınlaşan sağlıklı beslenme trendlerinde düşük kolesterol ve yağ oranı ile tercih edilen bir besin maddesidir (Yıldırım, 2004). 

Hindi eti tüketiminde ülkeler arasında, tüketim alışkanlıklarına ve değişik dönemlere bağlı olarak farklılıklar görülmektedir. Birçok ülkede yılbaşı ve özellikle ABD’de Şükran Günü menülerinde bütün hindi tüketimi vazgeçilmez bir alışkanlık halindedir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu, kırmızı ete daha fazla rağbet gösteren ülkelerde, hindilerin but ve kanatlarına olan talebin yüksek olduğu, AB ve ABD’de ise göğüs etinin tercih edildiği bilinmektedir (Gülaç, 2011). 

 Dünya hindi eti tüketimi 2013 yılında 5,1 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Üretimin %85’ini gerçekleştiren Amerika ve Avrupa Birliği tüketimin de %84’ünü gerçekleştirmektedir (Gülaç, 2011). Hindi eti tüketimi dünyada durağan bir seyir izlemekte çok büyük artış ve azalışlar görülmemektedir (USDA, 2014). 

KAYNAK : (HİNDİ KÜLBASTI PİŞİRMEDE SOUS VİDE PİŞİRME YÖNTEMİNİN OPTİMİZASYONU VE RAF ÖMRÜNÜN BELİRLENMESİ. BIYIKLI M. BOLU 2015)

Suni Mera


ÖRNEK BİR SUNİ MERA: 


Otlatılan suni mera alanı yaklaşık toplam 2 da büyüklüğündedir. Merada münavebeli otlatma sistemi uygulanmıştır. 2 da alan 2 Ana parsele (A ve B ana parsellere) ayrılmıştır. A ve B ana parsellerinde hindiler 14 gün süre ile münavebeli otlatılmıştır. 


1 da büyüklüğündeki her bir ana parsel, 3 farklı mera karışımı ve her karışım 3 tekerrürlü olacak şekilde, toplam 9 alt parsele bölünmüş ve otlatılmıştır. 

Karışımlar alt parsellere tesadüfî dağıtılmıştır. Her bir alt parsel büyüklüğü 100 m2 (100 x 9=900 m 2 A Ana parseli; 100x 9=900 m2 B Ana parseli). 
Farklı Karışımlarda kullanılan bitkiler ve oranları aşağıda verildiği şekildedir. 

1.Karışım % 40 Kılçıksız Brom (Bromus inermis)+ % 20 Yonca (Medicago sativa)+ % 40 Gazal boynuzu (Lotus corniculatus) = K1 

2.Karışım % 40 Yüksek Çayır Yumağı (Festuca pratensis) + % 20 Yonca (Medicago sativa)+ % 40 Gazal boynuzu (Lotus corniculatus) = K2 

3.Karışım % 40 Domuz Ayrığı (Dactylis glomerata) + % 20 Yonca (Medicago sativa) + % 40 Gazal boynuzu (Lotus corniculatus)= K3

Suni mera karışımına girecek olan yem bitkilerinin seçiminde en önemli ölçüt, sulamaya Orta Anadolu koşullarında en iyi tepkiyi verebilecek, kanatlılar tarafından otlanmaya, eşelenmeye dayanıklılığı fazla olabilecek olan köksaplı ve yumaklı bitkiler seçilmiştir. Suni mera oluşturulurken, birbirleriyle rekabet etmeyen, bölgeye adapte olmuş buğdaygil ve baklagil kombinasyonlarından, rekabet indeksleri göz önünde bulundurularak uygun karışımlar seçilmiştir.


Kılçıksız Brom (Bromus inermis); Uzun ömürlü, çok yıllık ve köksap (rizom) teşkil ederek gelişen bir yem bitkisidir. Kuvvetli köksapları sayesinde kısa zamanda gelişerek yayılır. Köksaplı olması nedeniyle çiğnenmeye ve otlanmaya dayanıklıdır. Kılçıksız Brom derin köklere sahip olduğundan kuru yaz aylarında birçok buğdaygilden daha fazla gelişir. Baklagil ve buğdaygil karışımı meralarda yüksek verim verir. 

Yüksek Çayır Yumağı (Festuca pratensis): Çok yıllık, kuvvetli yumak oluşturan ve kısa köksaplar oluşturan yem bitkisidir. Sürekli ağır otlatma yapılan mera alanları için en uygun yem bitkilerinden biridir. Bu gibi alanlarda yalnız veya uygun baklagil ve buğdaygillerle birlikte yetiştirilebilir. 

Domuz Ayrığı (Dactylis glomerata); Çok yıllık yumak oluşturan bir serin mevsim buğdaygilidir. Serin mevsim buğdaygil yem bitkileri içerisinde en verimli olan türlerden biridir. 

Yonca (Medicago sativa); Çok yıllık, otlatmaya oldukça iyi dayanan, derin köklü baklagil yem bitkisidir. Mera ıslahında da önemli rol oynayan kaliteli ve besleyici bir yem bitkisidir. 

Sarıçiçekli gazal boynuzu (Lotus corniculatus); Çok yıllık baklagil yem bitkisi olup, kıraca, tuzluluğa dayanıklı ve sulamaya tepkisi çok iyi olan bir bitkidir. Karışıma girecek bitkilerin rekabet İndeksleri göz önüne alınarak yapılan hesaplama sonucu; 

Kılçıksız Brom; 1.9 kg/da 
Yüksek çayır yumağı; 6.0 kg/da 
Domuz Ayrığı; 3.5 kg/da 
Yonca; 1.5 kg/da 
Sarı Çiçekli gazal boynuzu; 2.7 kg/da

Bu değerler, karışımdaki yüzde değerleri üzerinden hesaplanmış ve dekara atılacak tohum miktarı belirlenmiştir. Suni mera kurulacak alanda, sulama sistemi mevcut olup, münavebeli otlatmada dinlenmeye alınan parseller de aynı zamanda sulamada yapılmıştır. Tesis edilen suni mera 2015 yıllında Ağustos-Eylül- Ekim döneminde hindiler tarafından otlatılmıştır. 15 günde arayla gözlemler yapılmıştır. 

KAYNAK : ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ ANKARA KOŞULLARINDA HİNDİ MERASININ OTLATMA SÜRESİNCE OT KALİTESİ Salwa İBRAHİM AHMED OSMAN

Hindi (Turkey) Meleagris gallopavo

Hindinin latince adı Meleagris gallopavo’dur. Meleagris kelimesi Latincede “Afrika tavuğu” anlamına gelmektedir. Gallopav ise yine Latinc...